Bugün iş dünyasında yer alan gerek X kuşağı, gerek Y kuşağı, gerekse Z kuşağı daha önce böyle bir corona pandemi süreci yaşamadı. Dolayısıyla kimsenin neler yaşanacağı, etkilerinin ne boyutlarda olacağı ve bu sürecin ekonomik, sosyal veya psikolojik etkilerini ne zaman ve nasıl telafi edebileceğimizle ilgili bir tecrübesi yok. Bu günler elbet geçecek, ama yaşattıkları ve bıraktığı izler asla unutulmayacak. Bu sebeple, sürecin sonuna ulaşmaktan ziyade nasıl ulaştığımız önem kazanacak.
Küresel ekonominin %3-5 arası küçülmesinin beklendiği bu dönemde, 2.Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en ağır ekonomik durgunluğa şahit oluyoruz. Aynı anda hem arz hem de talep şoku yaşanması ve küresel tedarik zincirinde derin yaralar açılması global ticaretin yavaşlamasına sebep olurken, ulusalcı yaklaşımların hızlanması salgın sonrası toparlanma dönemine geçtiğimizde hızlı bir geri dönüş olmasını engelleyebilir.


Bugün Türk demir-çelik sektörü olarak en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa’ya ihracatımızda aylık bazda geçen yıla oranla %50-60 düşüş yaşıyorken, imalat sanayi kapasite kullanım oranımız Nisan ayında %61 seviyelerine geriledi. Bu oran 2008 krizinde görülen %62 seviyesinin dahi altında. Biz demir-çelik sektörü özelinde 2021 birinci çeyrek öncesi talep tarafında bir iyileşme beklemenin iyimser olacağını düşünüyoruz. Ulusal ve küresel ekonomide de toparlanmanın salgının seyrine göre 2020 yılsonu-2021 yılbaşında başlayacağını tahmin ediyoruz. Arz-talep daralmalarının yanında petrol fiyatlarının da yılbaşından bugüne %45 düşüşü, emtia fiyatlarının bir süre daha düşüş eğiliminde devam edebileceğini gösteriyor. Bunlardan hem devletlerin hem şirketlerin hem de bireylerin etkilenmesi kaçınılmaz. Dolayısıyla tüm bunlara hazırlıklı olmak için planlarımızı uzun vadeli, ama çevik ve dinamik bir yaklaşımla oluşturmalıyız.
Öncelikle sağlıkla ilgili önlemleri uzun bir süre daha checklistlerimizin ilk sırasında tutacağız gibi görünüyor. Günlük alışkanlıklarımızı, iş ve ev ortamlarımızı tüm bu önlemlere uygun olarak yeniden dizayn etmeliyiz. Örneğin Dünya genelinde 5 gün 45 saat ofiste çalışma modelinin rafa kalkması ve daha esnek çalışma koşullarının gelmesi muhtemel. Biz SOMAL olarak, Mart ayının sonlarında uygulamaya koyduğumuz dönüşümlü home-office çalışma modelini, daha şimdiden yıl sonuna kadar sürdürmeyi değerlendiriyoruz. Bireyler arasındaki teması ve ortak kullanım alanlarındaki sirkülasyonu mümkün olan minimum seviyeye indirip, çalışanlarımızın kişisel hijyen ve konfor alanlarını genişletiyoruz.
Hayatımızın birçok alanında büyük ve kalıcı değişiklikler olacak ve şimdiden bu değişikliklere uyum sağlayacak adımlar atmalıyız. Her birimiz ailelerimize, iş arkadaşlarımıza, müşterilerimize ve tedarikçilerimize, kısacası tüm çevremize karşı sorumluyuz. Tüm kararlarımızı ve davranışlarımızı bu sorumluluk bilinciyle yöneterek çalışmaya devam etmeliyiz.
N. Berkay SOMAL
Somal Sac Sanayi
3. Nesil Yönetim Kurulu Üyesi
Haziran 2020 Sayısı